Blog

shutterstock_2458736423-1200x841.jpg
10/Tem/2024


     İnsanoğlunun programlanmış üreme düzeneği, tabiattaki pek çok canlıdan daha karmaşık olmasına rağmen son derece  hızlı çoğalmaya yönelik evrilmiştir. Bazı memeliler yılda sadece 2 defa gebe kalabilme sürecine girebilirken (yani yılda  bir veya iki defa ovülasyon ve adet döngüsü yaşarken) biz insanlar yılın 12 ayı adet görmeye, her ay yumurtlamaya ve dolayısıyla her an üremeye hazır bir sistemi çalıştırmaya devam ediyoruz.
      Üremeye bu denli istekli bir canlı türü olduğumuz için özellikle kadınlarda üreme çağı içinde diyelimki 15-45 yaş aralığında kabul edelim, tam 360 defa ovülasyon, yumurtlama ve adet görme söz konusu oluyor. Erkeklerde ise durum dahada haşin ilerliyor, sperm üretimi 7/24 devam ediyor ve genelde bir yaş sınırlaması yok. Son çalışmalara göre yaşlanmamızdan sorumlu olan hücresel telomeraz aktivitesi azalması, sadece sperm üreteme hattı hücrelerde reverse transkritptaz vb. enzimler ile ilgili mekanizmalar sayesinde kendini koruyabiliyor. Bunun anlamı şu; erkek kişi yaşlansa  dahi sperm üretimi yaşlanmasın, tam gaz devam etsin. Belki de ölümsüzlüğün ya da daha yumuşak bir söyleyiş ile; yaşlanmazlığın sırrı bu hücrelerde gizlidir.
    Bu kadar hızlı ve aktif çalışan kadın üreme sisteminin diğer canlılara göre daha sık ve erken arıza verme ihtimali düz mantıkla ilk aklıma gelen şey olur hep… Diğer yandan çok sık bebek doğurmak antik insan için büyük bir sorun oluşturmuştur. Henüz doğum kontrolü bilinmeyen zamanlarda, kontrolsüz gebelikler insan gelişimini evrimleşmesini  büyük amaca hizmetten uzaklaştırabilirdi. Büyük amaç neydi? Büyük amaç; insan denen memelinin daha zeki, daha güçlü, daha uzun yaşayan ve çevresine tam uyum sağlayan tek öncü hakimiyeti sağlamasıydı.
         Büyük amaç için insan üremesine sınırlamalar gelmesi gerektiği barizdi. Doğanın kendi doğum kontrol yöntemlerini uygulamaya başlaması lazımdı. Bunun için kadim hız sınırlayıcıları gelişti. Farkında olmadan insanların bazıları daha seyrek yumurtlamaya başladı, bazıları adet görmeden ayları atladı. İşte denge böyle sağlanmaya çalışıldı. Peki bahsettiğim bu doğal sınırlayıcılar neler olabilir? Bence en önemlisi, polikistik over sendromu, kısaca PKOS diyoruz buna. Diğer sebelere şimdilik girmeyeceğim ( Akraba evliliği gibi gen havuzu problemleri vb). PKOS  artık bir hastalık olarak da kabul edilmiyor zaten; günümüzde sadece bir kişisel özellik olarak tanımlanıyor. PKOS‘lu kadınlarda her ay yumurtlama olmuyor. Yılın birçok ayı gebelik olmuyor. Kilo  alma, tüylenme, sivilcelenme gibi şikayetler de oluyor. Şimdiki zamanlarda biz bu doğal hız sınırlayıcılarını düzeltmekte oldukça zorlanıyoruz, bazen hiç düzeltemiyoruz.
   Bir tüpbebek doktoru olarak; aslında doğal olarak gebe kalamayacak çiftlerin, IVF yöntemiyle bebek sahibi olduklarını görünce aklımdan acaba tabiata aykırı bir iş mi yapıyoruz diye sorular geçmiyor değil… Ama şunun farkındayım ki, temel  içgüdülerimiz anne baba olmak. Evlat sahibi olmak dünyanın en güzel deneyimi. Bu mutluluğu herkesin yaşamasını istiyoruz. Tüp bebek yaparken fiziksel olarak en sağlıklı görünen embriyoyu seçiyor, genetik testleri ile (PGT) gen hastalığı olmayan embriyoları seçiyoruz. Biz de tüp bebek hekimleri olarak her yeni gebelik haberinde anlatılamaz duygular içine giriyoruz ve ailenin mutluluğunu paylaşıyoruz. Büyük amaç hep aynı sağlıklı ve güçlü yeni nesiller oluşturmak.

OP. DR. SERTAÇ ŞEN
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı


shutterstock_2246003289-1200x800.jpg
05/Tem/2024


    Neredeyse 10 yıl önceydi…
     Başarılı bir tüp bebek serüveninin en önemli kısmı kabul ettiğim çiftle ilk görüşme seanslarımızdan birine götürmek istiyorum sizi.
     Daha sohbetimizin ilk dakikalarında, birbirlerine derin bir aşk ve sevgiyle bağlı olduğu bakışlarından, tavırlarından belli olan çiftimin güzel halleri adeta odamızı neşe ve ümitle doldurtmuştu.
     Uzun sohbetimizin sonunda yol haritamızı çizmiş, gerekli testleri ve bu testlerin sonuçlarına göre tedavimizi planlamıştık.
     Ayrıntılarına girmeyeceğim ön hazırlıklar sonrası genetik tanı destekli tüp bebek kararı vermiştik hep birlikte klasik uygulamalar sonrası çok sayıda embriyo elde etmiş, biyopsilerini yapıp dondurmuştuk.
     Genetik çalışmalar sonuçlandığında, tankımızda 5 adet sağlıklı embriyo vardı.
     Yoğun hormon tedavisi sonrası, elbette çok yorgun olan anne adayımızı birkaç ay dinlendirdikten sonra ilk bebeğimizi çözüp verdik. Gebelik elde etmiştik ama maalesef erken düşükle sonuçlanmıştı.
     Birkaç ay sonraki çözme hazırlığımızda bu bilgiyi de göz önünde bulundurduk.
     İkinci çözme işlemimiz (+) test ve sağlıklı doğumla sonuçlandı. Üstelik çiftimiz, normal vajinal doğum için çok istekli ve gayretli idi. Çünkü o rahimle daha çooook planları vardı.
     Sadece 2 yıl sonra, benim güzel çiftim yeni deneme, yeni bebek için geldiler. Ve yine (+) test, 9 ay sonra sağlıklı doğum haberi ile hepimize katmerli, şekerli mutluluk yaşattılar.
      Ve evet, yine 2 yıl kadar sonra üçüncü bebişin haberini aldığımızda, yüzlerimizdeki hayret ve mutluluğun resmi, Abidin Dino’nun mutluluğun resmindeki kadar harikaydı.
     Sıkı durun. Hikayenin asıl kahramanı şimdi geliyor! Dondurma tankımızdaki son bebişin transferinden sonra aldığımız (+) test haberi, en azından bende filenin sultanlarının ardı ardına getirdikleri şampiyonluk haberlerinin etkisini yapmıştı.
     Sadece tek bir OPU (yumurta toplama) işlemi ve sonra birkaç yıl ara ile dondurma tankındaki bütün bebişler kardeşleri ve güzel aileleri ile bir araya geldiler.
     Aynı hormondan farklı zamanlarda buluşan güzel dördüzlerimize, doğum öncesi kadar, yaşamlarında da mucizeler, sağlıklı ömürler, başarılar diliyoruz.
Sevgiyle kalın.
OP. DR. AYSUN BALTACI
Kadın HAstalıkları ve Doğum Uzmanı


Designed By IT Department of BHSC