İnfertilite nedeniyle veya çocuk istemi ile başvuran çiftler için ilk başlangıç testi “spermiyogram”dır. Spermiyogram testi erkek infertilitesini değerlendirmek için en sık başvurulan adeta standart bir test niteliğindedir. Bunun yanı sıra erkek infertilitesini değerlendirmek için uzun yıllardır kullanılan bazı temel ve yerleşmiş testler de vardır. Bunlar; Kromozom Analizi, Y Mikrodelesyon Testi ve CFTR Geni, KAL1 Geni, Androjen Reseptör (AR) Geni, LH Geni, GnRH Geni ve SRD5A2 Geni gibi hastanın bulgularına göre tercih edilen bazı gen analizleridir.
Günümüzde bu testlerden başka yeni nesil testler devreye girmiştir. Bunlar özellikle azoospermi denilen ve hiç sperm hücresi bulunmayan erkekler için çok değerli testlerdir. Zira azoosperminin bildiğimiz ve bilmediğimiz çok sayıda sebebi vardır. Azoosperminin üstesinden gelmek için önce sebebi doğru bir şekilde tespit etmek gerekir, zira ancak bu şekilde doğru tedavi planlanabilir ve sorunun üstesinden gelinebilir. Aksi taktirde defalarca aynı uygulamanın tekrar tekrar yapıldığı mutsuz ve yorulmuş hastaların sayısı daha da artar.
Bu yeni nesil testler:
WES tabanlı Erkek Infertilite Paneli
Burada 300’den fazla gen taraması yapılarak sebep ortaya konulmaktadır. Bu testler sayesinde sebebi net bir şekilde tespit edebilir, sebebe yönelik olarak tedavi protokolümüzde değişiklikler yapabilir, ya da maalesef bazen hastamıza hiç umut olmadığını söylememiz gerekebilmektedir.
Spermatogenez Gen Ekspresyon Analizi
Semen örneğinden haploidi (mayoz) paneli; sperm yapımının ilk basamağı ve en kritik aşaması kromozom sayısını yarıya indiren mayoz bölünmedir. Bu test, mayoz bölünmeyi kontrol eden genlerin faal olup olmadıklarını (ekspresyon seviyelerini) tespit etmektedir. Bu amaçla PCNA, Lim15, ESX1, TEX101 ve diğer bazı genleri teste tabi tutarak mayoz bölünmenin var olup olmadığını ortaya koyabilmekteyiz. Çalışılan diğer genler arasında UBQLN3, FAM71F1, CAPN11, SPATA3, GGN ve SPACA4 gibi genler de yer almaktadır. Bu testin en önemli avantajı cerrahi bir işlem olan TESE operasyonu yapmadan testiste sperm yapımı olup olmadığı konusunda bilgiye semen örneğinden ulaşmamızı sağlayabilmesidir. Bu testin çok önemli diğer bazı avantajları da aşağıda belirtilmiştir:
-
Testiste spermatogenezin (mayoz bölünmenin) aktif olup olmadığının
semen örneğinden tespit edilmesi (non invaziv)
-
Gereksiz /Başarısız TESE oranını azaltılması
-
TESE için optimal zamanlamanın tespit edilmesi
-
Tedavinin takibine imkan sağlanması ve hastanın tedaviye cevap verip
vermediği doğru bir şekilde takip edilebilmesidir.
Flow Sitometri Analizi
Flow sitometri analizleri FDA tarafından onaylanmış olan son derece güvenilir ve yüksek teknolojili testlerdir. Flow sitometri testi sayesinde bazı hücre veya organik yapıların ortamda var olup olmadıklarını tespit edebilmekte ve hatta yüzdesel olarak bu hücrelerin miktarlarını belirleyebilmekteyiz. Bu yöntem birtakım antikorlar kullanarak varlıklarını ve miktarlarını tespit etmek istediğimiz hücrelerin lazer ile okumalarının yaparak bizlerin son derece spesifik ve güvenilir sonuçlara ulaşmamızı sağlamaktadır. Üstelik bu yöntemde yüzbinlerce hücrenin okuması ve kontrolü yapılabilmektedir. Örneğin bu sayede standart mikroskop incelemesi ile hiç sperm görülmeyen yani azoospermi olarak değerlendirilen bir hastanın semen örneğinde sperm hücresi tespit edilebilmektedir. Bu yöntemin diğer önemli getirileri aşağıda belirtilmiştir:
-
Semende sperm serisi hücrelerin var olup olmadığının tespiti
-
Sperm DNA hasar yüzdesinin tespiti
-
Semenden Oksidatif Stres (ROS) seviyesinin tespiti
-
Semende Apoptozis ve Preapoptozis seviyesinin tespiti
Bu yeni nesil testler sadece azoospermi durumlarında kullanılmazlar. Bazen spermiyogram testi normal olsa bile yeni nesil testlere ihtiyaç duyuyoruz. Örneğin bir kadında embriyolar üçüncü günden öteye gitmiyor veya blastokist gelişmiyorsa, problem sperm kaynaklı olabilir; erkek eşin sperm sayısı, morfolojisi ve hareketliliği normal bile olsa bu sorun erkek eşten kaynaklanıyor olabilir. Sperm DNA’sını ya da membran potansiyelini gösteren yeni nesil flow sitometri testleri sorunun kaynağını açığa kavuşturabilir ve erkek eşin tedavisini takiben gebeliğe ulaşılmasını sağlayabilir.
Artifisiyel Oosit Aktivasyonu (AOA) ve Piezo Elektrik
Sperm hücresinin yumurta hücresinin içine girmesi sonrası döllenme işleminin en kritik aşamalarından birisi oosit aktivasyonudur. Normalde bu aşama fizyolojik olarak Sperm ve Oosit membranlarının füzyonunu (birleşmesini) takiben sperm başından salınan bazı faktörler sayesinde (Sperm Oocyte-Activator Factor – SOAF) Inositol trifosfat (IP3) denilen bir molekül üzerinden kalsiyum geçişinin tetiklenmesi (Ca+2 osilasyonu) ile başlar. Tüp bebek uygulamalarında bazen kadın eşten toplanan yumurtaların sperm enjeksiyonu (ICSI) sonrasında döllenmemesi gibi durumlar ile karşılaşmaktayız. Buna fertilizasyon kaybı denilmektedir. Yumurtanın ICSI sonrası fizyolojik mekanizmalar ile aktive olmaması durumunda yumurtanın suni yöntemler ile aktive edilmesi mümkün olabilmektedir. Bu yöntemler arasında “PLCzeta” mikroenjeksiyonu, “İonofor tedavisi” gibi uygulamalar yer almış ancak bunların sperm DNA hasar oranını arttırması, ‘’prematür akrozom reaksiyonu’’ (spermin oosite entegrasyonundan önce başlaması) gibi yan etkileri gözlenmiş ya da birçok vakada yeterli başarı elde edilememiştir. Son zamanlarda yumurtanın döllenmesi için suni aktivasyon metodları arasına “Piezo Elektrik Aktivasyonu” yöntemi girmiştir. Piezo elektrik uygulamasının mekanizması; yumurtanın hücre membranı içerisinde bulunan kalsiyum kanal proteinlerini elektromanyetik akım sayesinde harekete geçirmesi ve bu kanalların açılmasını takiben kalsiyum geçişini (kalsiyum osilasyonu) tetiklemesidir ve her geçen gün daha yaygın olarak kullanılmaktadır.